Adam Adama Yük Değil, Can Gövdeye Mülk Değil Ne Anlama Gelir?
Eskişehir’de, üniversite ortamında bazen arkadaşlarla sohbet ederken, eski deyimlere takılıp kalıyoruz. Geçenlerde bir arkadaşım, “Adam adama yük değil, can gövdeye mülk değil” dedi. İlk başta anlamını çözmeye çalıştım. Çünkü bu tip eski deyimler bazen kulağa çok derin veya garip gelebiliyor. Ama zamanla, aslında ne kadar derin anlamlar taşıdığını fark ettim. Hadi gelin, bu deyimin ne anlama geldiğini daha yakından inceleyelim.
Adam Adama Yük Değil
“Adam adama yük değil” kısmı, ilk bakışta biraz tuhaf görünebilir, değil mi? Ama aslında çok güçlü bir anlamı var. Burada anlatılmak istenen şey, insanların birbirlerine yardım etmesi gerektiği. Bir insanın başka bir insana yük olmasının gereksiz olduğu ve aslında herkesin birbirine destek vermesi gerektiği vurgulanıyor. Bu deyim, toplumsal bir yardımlaşma mesajı veriyor.
Hepimiz bazen hayatın zorluklarıyla karşılaşırız. Ailevi, iş veya kişisel problemlerle boğuştuğumuz zamanlar olabilir. Böyle dönemlerde, başkalarının yardımına ihtiyaç duyabiliriz. İşte bu deyim, “yük” kelimesini kullanarak, insanların birbirlerine yardımcı olmalarının gerekliliğini anlatıyor. Yani, burada “yukarıya doğru” bir şey taşıyan bir yükten bahsedilmiyor. Tam tersine, insanlar arasında sevgi, yardım ve destekten bahsediyoruz. Birine yardım ettiğinde ona yük olmuyorsun, tam aksine onu hafifletiyorsun.
Biraz daha somutlaştıracak olursak, iş yerinde zor bir dönem geçiriyorsunuz ve bir arkadaşınız size yardımcı oluyor. O arkadaşınıza yük oluyormuşsunuz gibi hissettiğiniz anlar olabilir. Ancak bu deyim, aslında size şunu söylüyor: Yardım etmek, bir yük olmak değildir. Yardım eden kişi, aslında yük değil, bir destek, bir güç kaynağıdır. İnsanlar birbirlerine destek olduğunda, herkes bir şekilde yükünü hafifletmiş olur.
Can Gövdeye Mülk Değil
Deyimin ikinci kısmı olan “can gövdeye mülk değil” ise, farklı bir anlam katmanına sahip. Bu kısmın anlamı, hayatın geçici olduğunu ve insanın ruhunun bedene ait olmadığını vurgular. Yani, insan bedeni bir mülk değildir, ruh aslında daha önemli bir varlıktır. Mülk, bir şeyin sahibi olmayı ifade eder, ancak bedenin sahibi olmak, ona sahip çıkmak çok farklı bir şeydir. Can (ruh) bedene ait değildir. Beden geçici bir yapıdır; aslında asıl olan ruhumuzdur.
Eski zamanlarda, insanlar daha fazla ölüm, yaşam ve ruhsal anlamda sorgulamalar yapmışlardır. Bu deyimde de bedeni bir mülk gibi görme fikri reddediliyor. Çünkü ne kadar sağlıklı, genç veya güçlü olursak olalım, beden bir gün çözülecek, ancak ruhun sürekliliği başka bir boyut. Bu deyim, hayatta ne kadar başarı ve mal kazanırsanız kazanın, sonunda bedeni terk edeceğinizi hatırlatıyor. O yüzden, ölüme karşı biraz daha sağlıklı bir bakış açısı geliştirmek gerektiğini anlatan bir anlam taşıyor.
Özellikle günümüzde, insanlar başarıyı ve maddiyatı çok fazla ön planda tutuyor. Para, mal mülk kazanma telaşı içinde kaybolan birçok insan var. Ancak “can gövdeye mülk değil” demek, aslında insanın ölümlü ve geçici olduğunu unutmaması gerektiğini söylüyor. Bedeni sahiplenmek, maddiyatı kazanmak değil, insanın manevi yönüne yatırım yapması gerektiği bir hatırlatma.
Bu Deyimin Günlük Hayattaki Yeri
Her iki anlamı da inceleyince, bu deyimin günümüz dünyasında da oldukça anlamlı olduğunu fark ediyorum. Özellikle insanların maddiyat ve başarı peşinde koştuğu şu dönemde, bazen “yüklendiğimiz” işler veya hedefler bizi boğabiliyor. Bu noktada, “adam adama yük değil” diyerek çevremizle daha sağlam ve sağlıklı ilişkiler kurmanın önemini anlıyoruz. Yardımlaşmak, sadece bireysel başarıyı değil, toplumsal başarıyı da artırır.
Ayrıca, “can gövdeye mülk değil” kısmı, modern dünyanın büyük çoğunluğunun unuttuğu bir gerçeği hatırlatıyor: Her şeyin sonunda hepimiz insanız ve ruhumuz, bedenden çok daha değerli. Yani, hayatın anlamı, maddiyatla değil, ruhsal doyumla ve insanlıkla ilişkilidir. Çevremize, işimize ve ilişkilerimize bakarken bu bakış açısını kaybetmemek çok önemli.
Sonuç Olarak
“Adam adama yük değil, can gövdeye mülk değil” deyimi, sadece eski bir söz olmanın ötesine geçiyor. İnsanlar arasında yardımlaşmanın önemini anlatırken, aynı zamanda maddiyatın ve bedeni sahiplenmenin geçici olduğunu hatırlatıyor. Bu deyim, hayatın geçici olduğunu ve insanın manevi yönünün çok daha önemli olduğunu düşündürten güçlü bir mesaj taşıyor.
Bir yanda, insanın birbirine yük olmaması gerektiği, diğer yanda ise ruhun bedenden daha değerli olduğu bir bakış açısı… Bugün bile, sadece geçmişin bir deyimi değil, yaşamımızı yönlendirecek bir felsefi yaklaşım olarak karşımıza çıkıyor. O yüzden, bazen iş hayatında, bazen ilişkilerde, bazen de kişisel gelişimde bu deyime kulak verelim ve daha anlamlı bir yaşam sürmeye odaklanalım.