Süpürgenin Sesi Neden Değişir?
Kayseri’nin Soğuk Akşamında Duygularımın İzinde…
Bir Sabah Uyanışı ve Süpürge
Bazen, bir sesin neden değiştiğini anlamak yıllar alır. Öyle ya, hayatın en sıradan anlarında bile insanın duyduğu her şey, bir anlam taşır. Kayseri’nin soğuk sabahında, yavaşça uyanırken, mutfaktan gelen o aşina sesi duydum. Süpürge. Birçok sabahın hatırlatıcısı, evin her köşesini temizlemek için uğraşan annemin ellerinde dönüşen bir simge. Bugün o sesi, bir gariplik hissettim. Sesindeki değişiklik birdenbire canımı sıkıverdi.
İçimden bir şeyler kırılıyordu. Annemin hep gülen yüzü, sabahları evin her yerini düzenleyen sabırlı ve neşeli sesi gitmişti sanki. O sesin içindeki gülüş, artık yerini bir hüzne bırakmıştı. Süpürgenin sesi, aslında değişen bir şeyin sesiydi.
Yağmurlu Günlerde Geçmişin Hatırlattığı
İçim biraz buruk, o günlüğümü alıp pencere kenarına oturdum. Yağmur yağıyordu dışarıda, camdan düşen damlalar birer birer yere çarpıyordu. O eski günlere gittim. Çocukken, her yağmur sonrası evin temizliği başka bir anlam taşırdı. Annem, belki de o yüzden daha çok süpürür, her köşe bucak için özel bir özen gösterirdi. Her ne kadar o zamanlar anlamasam da, annemin süpürgesi, sadece tozları silmekten çok daha fazlasını yapardı. Her dokunuşu, evin bir yerini, hatıralarla doldururdu.
Ama şimdi, her şey farklıydı. Süpürgenin sesi değişmişti ve ben de o değişiklikle birlikte büyüdüm, belki de kaybolan zamanla birlikte. O kadar netti ki, her anı, her hatırayı gözlerimle görmek isterdim ama bir türlü yakalayamıyordum. Ne bir ses, ne bir bakış, ne de o eski mutluluk kalmıştı. Annemin yorgunluğu, her geçen yıl biraz daha artıyor gibiydi. İşte o süpürge, değişen bir dünyanın sesi oldu.
Süpürgenin Sesi ve İçimdeki Sessizlik
Süpürge, hayatımda hep bir arka planda, bir ritim gibi olmuştur. Annem her sabah onu çalıştırırken, ben duvara yaslanıp bir şekilde sabahı karşılamaya çalışırdım. Ama o gün, süpürgenin sesi farklıydı. Daha yavaş, daha temkinli, neredeyse bitkin bir şekilde. Hemen kalkıp mutfağa gittim. Annem elinde süpürgeyle, normalde her zaman olduğu gibi hızlıca hareket etmiyordu. Yavaş ve daha dikkatli bir şekilde süpürüyordu, sanki her hareketi, geçmişin her anısını yavaşça temizlemek ister gibiydi.
“Sürekli yoruldum,” dedi annem, gözleri bir an için boşluğa dalarak. “Eskisi gibi temizleyemiyorum, belki de yaşlandım.”
O an içimden bir şey kırıldı. O eski annem yoktu. Hangi çocuk büyüdü de fark etmedi? Hangi anne, yılların baskısıyla dertlerini kendine saklamaya çalıştı? Süpürgenin sesi, sadece annemin yorgunluğunu değil, zamanın acımasız geçişini de simgeliyordu. Ve ben, her defasında bir şeyleri kaybettikçe, o kayıpların sesini duyuyordum.
Bir Değişim, Bir Umut
O sabah, süpürgenin sesi bana geçmişin ağırlığını hatırlatmıştı. Ama belki de, her şeyin sesinin değişmesi gerektiği gibi, bir değişim zamanı gelmişti. Süpürge, evin her köşesini arındırırken, belki de hayatımızın da bir arınma dönemine ihtiyacı vardı. Ve ben, bu değişimin bir parçası olmak istiyordum. Annemin gözlerindeki hüzün, bana bir şeyler anlatıyordu. Süpürgenin sesi değişmişti, ama bu değişim, bir son değil, bir başlangıç olabilirdi. Hep birlikte yeniden başlayabiliriz. Belki de evin her köşesini temizlerken, ruhumuzu da temizleriz.
Sonsuza Kadar Temiz Olmayan Bir Ev
Gün sonunda, süpürgeyi annem bıraktı. O eski ses artık gelmiyordu. Sessizliğe gömülmüştük. Ama ben, o değişimin içinde umut buldum. Süpürgenin sesi, hayatın ne kadar hızla geçtiğini hatırlatsa da, ona takılıp kalmamam gerektiğini de öğretiyordu. O eski ses belki kaybolmuştu, ama belki de hayatın doğal akışının bir parçasıydı bu değişim.
Anneme biraz daha sıkı sarıldım. Huzur içinde olmasak da, en azından yan yanaydık. Her şey değişiyor, her şeyin sesi değişiyor ama bazen, en sevdiğimiz şeylerin sesini duyduğumuzda, gerçekten sevmenin ne demek olduğunu anlıyoruz.